MAGAZİN

MAGAZİN-RÖPORTAJ

23 Şubat 2012 Perşembe

ÜNLÜ MODACI EROL ALBAYRAK RÖPORTAJI


 
Erol Albayrak



Ünlü Modacı Erol Albayrak röportajı için Nişantaşı’ndaki atölyesine gidiyorum. Beni, çok sıcak karşılıyor. İstanbul Fashion Week için hazırladığı koleksiyonunun telaşına rağmen benimle röportaj yapmak için iki saatini ayırıyor. Kendisiyle Erol Albayrak markasının yaratılışını konuşuyoruz. Sohbetimizi keyifle okuyacağınızdan eminim!
Celal Bayrak: Modaya başlamanız ve henüz küçük yaşlardayken dikiş makinesiyle tanışma hikâyenizden bahseder misiniz?

Erol Albayrak: Okul hayatına başlamadan önce çocukluğumda annemle hep birlikteydik. Benim annem de olgunlaşmadan mezundu ve beni henüz dört yaşındayken olgunlaşmaya götürürdü. Bende oradaki ekip çalışmasını görürdüm. Kumaşların içinde büyüdüm ve sürekli gözlemleme içindeydim.

Erol AlbayrakCelal Bayrak: Peki, anneniz evde de dikiş diker miydi?

Erol Albayrak:  Tabii ki evde de bir şeyler dikerdi ve o esnada bende onun yanında durur kumaşlarla oynardım. Bebeklere elbiseler dikerdik. O zamanlar evimizde Singer dediğimiz -o eski ayaklı, kollu- bir dikiş makinemiz vardı. İlk o zaman bir hevesle makineye oturduğumu hatırlıyorum. Tırnağıma iğne batmıştı ve çok büyük acı çekmiştim. Bende böyle bir anısı vardır.

Celal Bayrak: Hani derler ya o zamandan belliymiş.

Erol Albayrak: Aynen.

Celal Bayrak: Henüz çok küçük yaşlarda renklerle tanıştınız ve resim yapmaya başladınız.

Erol Albayrak: Hep resme hevesliydim. Resim yapmayı çok seviyordum. Renklerle tanıştım ve resim sayesinde birçok rengi kombinlemeyi öğrendim. Ve okul yıllarında Sezen Aksu’ya benzettiğim çok iyi bir hocam vardı. Belki o dönem Sezen’i tanımıyordum ama ona benzeyen bir modelim olmuştu. Çokta güzel bir kadındı. Sanatla birlikte insanın güzelliği de sanatla örtüşebiliyor.

Celal Bayrak: Hocanıza da hayransınız yaptığı işe de.

Erol Albayrak: Bu yüzden bu durum yaptığım resimlerin hep daha güzel olması için beni teşvik etti. Hep modayı gören birinin ilk ayağı aslında resimdir. Biz o dönem birçok yarışmalara katıldık ve bende birçok derece aldım. Ama baktım ki artık elbise çizmeye başlamışım sonraki süreçte resim tasarıma dönüştü.

Celal Bayrak: Resimden vazgeçip artık tasarım yapıyorum dediğinizde kaç yaşındaydınız?

Erol Albayrak: Ortaokuldaydım. Ortaokulda artık bir sürü bebeğim olmuştu. Sonuçta bir insanla çalışamıyorsun. Bu şekilde daha pratik ya da daha kolay bir şeyleri yapıyorsun. Bebeklere daha çok çizimlerle birlikte hareket ettim. Hatta yıllar sonra İzmir’e gidiş gelişlerimde gördüm ki annem bütün o bebekleri saklamış ve evde bir yere dizmiş…

Celal Bayrak: Çoğu çocuk ya da genç ileride ne yapacağını fark edemez, siz nasıl fark ettiniz?Erol Albayrak

Erol Albayrak: Ben bunun edinsel olduğunu düşünmüyorum tabi ki yetenek gerekiyor. Bunu akademik ölçülerde daha iyi boyutlara taşıyabilirsin. Ya da seçenekleri çoğaltırsınız.

Celal Bayrak: Ressam olabilir miydiniz?

Erol Albayrak: Ben çok iyi bir ressamda olabilirdim ama bu branşı seçmişim ve bunu meslek olarak benimsemişim.

Celal Bayrak: Her ikisinin de özünde de yetenek var.

Erol Albayrak: Evet. Benimki resimden gelen bir yetenek… Mimarlıktan ya da heykeltıraşlıktan da bunu keşfedebilirdim. Kısacası bir ucunda sanat olmalı.

Celal Bayrak: Devam ediyor musunuz resim yapmaya?

Erol Albayrak: İnan çok fazla fırsat bulamıyorum ama ilk fırsatta bunu bir sergiyle hayata geçirmeyi de çok istiyorum.

Celal Bayrak: Moda eğitimi aldınız mı?

Erol Albayrak: Ben Endüstri Meslek Lisesi mezunuyum. Liseyi bitirdiğimde İzmir’de moda tasarımı diye bir branş yoktu. Akademik değeri o zaman üniversitelere girmemişti. İzmir’de “Fashion Art Moda Akademisi” vardı ve oraya sadece seçme öğrencileri alıyorlardı.

Celal Bayrak: Eğitim kadrosu nasıldı?

Erol AlbayrakErol Albayrak: Öğretmenler çok iyiydi. Hepsi bir dönem Vakko'da çalışmış kişilerdi. Onlar birleşip bir okul açıyorlar ve yetenekli öğrencileri kabul ediyorlardı.

Celal Bayrak: Sonra eğitim için Hollanda’ya gittiniz.

Erol Albayrak: Evet, ondan sonra Hollanda’ya gittim. Hollanda ‘da “Willem de Kooning Akademi”de bir eğitim sürecim oldu.

Celal Bayrak: Orada dersler veriyorsunuz…

Erol Albayrak: Hala belirli dönemlerde orada akademisyen olarak ders veriyorum.

Celal Bayrak: Yurtdışı sizin için nasıl bir deneyimdi?

Erol Albayrak: Benim için tabi ki apayrı bir deneyim oldu sonra İstanbul’a gelmeye karar verdim.

Celal Bayrak: Neden?

Erol Albayrak: Çünkü burada bizim kültürümüzle iç içeyim. Ben etnik tasarımı çok seviyorum.

Celal Bayrak: İstanbul’a döndünüz ve Cemil İpekçi’yle çalışmaya başladınız…

Erol Albayrak: O dönemler Cemil Bey benim için bir ekoldü. Cemil Bey’le tanıştım ve onun yanında çalışmaya başladım. Hem İstanbul’u tanımam hem de Cemil Bey’i anlamam açısından çalıştığım altı sene benim için iyi bir süreçti.

Celal Bayrak: Koleksiyon hazırlama süreçleriniz nasıldı? 

Erol Albayrak: Son yıllarda koleksiyonlardaki hâkimiyeti bana vermişti. Bu şekilde koleksiyon hazırlama sürecinde kendimi eğitme imkânını da yakalamış oldum fakat son yıllarda Hep tasarımda kadını kullanıyoruz bir de erkek yapalım derdim. O “ben hiç uğraşamam sen yap” dedi ve ben o zaman ilk projemi hazırladım.

Celal Bayrak: Selamlık projenizi hazırladınız.

Erol Albayrak: Evet. Bu projeyi finanse etmek için Hollanda’ya yolladık. Proje çok beğenildi ve Hollanda Kraliyet “Prince Clause Fund” tarafından proje desteğe değer görüldü.

Celal Bayrak: O fonla birlikte ilk profesyonel büyük projenizi sergilediniz. Biraz projeden bahsedersek…

Erol Albayrak: 67 tane manken kullandık ve tamamı erkekti. Tophane Amire binasında yaptık. Yurtdışından 8- 10 tane manken geldi. Kıvanç Tatlıtuğ, Tolgahan Sayışman, Mehmet Akif Alakurt bugünün en iyileri o koleksiyon içinde yer aldılar. Müzelerde, fuarlarda, Özel Türk Günleri’nde koleksiyonu sergiledik, birçok ödül de aldık.

Celal Bayrak: Defilenin ardından da Cemil Bey’le çalışmaya son verdiniz.Erol Albayrak

Erol Albayrak: Evet, Cemil Bey’den ayrılırken, bu benim için bir master projesi gibi oldu.

Celal Bayrak: Ve kendi markanızı yarattınız, bu aşamada herhangi bir zorluk çektiniz mi?

Erol Albayrak: Hayır çekmedim. Zaten ben ilk başta Hollanda odaklı çalıştım. Hollanda’ya birçok projeyi hazırladık. Oraya bir müzikal hazırladık ve o projeler, hem finans anlamında ayakta durmamı hem de tanınmamı sağladı.

Celal Bayrak: Daha Türkiye’de tanınmadan orada tanınmaya başladınız.

Erol Albayrak: Yurtdışından çok müşterim vardır benim. Özellikle Hollanda, Belçika, Kosova, Danimarka, Norveç ‘e kadar müşterilerim var.

Celal Bayrak: 2000’lerde Türkiye moda tasarımı kavramına bakış açısı nasıldı?

Erol Albayrak: 2000’lerde moda tasarımı kavramı daha oturmamıştı. Birçok başarılı meslektaşım yurtdışında ayakta alkışlanırken Türkiye’de moda sektörü birkaç kişinin etrafında dönen çok magazinsel bir olaydı.

Celal Bayrak: Moda kavramına sizin bakış açınız?

Erol Albayrak: Her şey hot couture ya da ışıltılı elbiseler yapmak anlamına gelmemeli. Moda biraz daha giyilebilir, birçok kitleye ulaşılabilir ve yön verebilir bir hale gelmeli.

Celal Bayrak: Fashion Week’lerin Türk tasarımcılara katkısı oldu mu?

Erol Albayrak: Bu son Fashion Week’lerde Türk tasarımcıların isimleri ve tarzları ön plana çıktı. O yüzden biz kendimizi hep paraladık. Neden bizim bir moda haftamız yok diye. Nihayet birkaç yıldır bu yapılıyor.

Erol AlbayrakCelal Bayrak: Sizin döneminizde kendini tanıtmak bu kadar değil miydi?

Erol Albayrak: Ben bunların olmadığı bir dönemde Türkiye’ye geldim. Çok karmaşık bir ortamın içindeydim. Hani ne bileyim bir sanatçı geliyor kıyafet istiyor ya da bir dizi senden sponsorluk istiyor. Ben fabrika değilim ki oturup sana elbise dikecek halim yok.

Celal Bayrak: O yüzden atölyenizin sadece İstanbul’da iş yapan bir yer olmamasını hedeflediniz.

Erol Albayrak: Uluslararası bir hale getirmeye çalıştım ve şu anda birçok uluslararası projeyi yürütüyor haldeyiz. Bu sene Hollanda-Türkiye ticari ilişkilerinin 400.yılı ve biz onunla ilgili modayı ticari bir olgu haline getiren ve tasarımcıların içinde olduğu bir projemiz var. Kısacası sadece taşlı elbiseler dikmekle bu iş yapılmıyor.

Celal Bayrak: Türk tasarımcılar olarak yurtdışı misyonunu siz mi üstlendiniz?

Erol Albayrak: Ben belli bir ayakta üstlendim. Özlem Süer Avrupa ve Japonya’da çok bilinir. Özellikle kendimize belirli lokal bölgeler seçmedik. Birçok arkadaşımız yurtdışında çok iyi şeyler yapıyorlar ve zaten orada yaşıyorlar. Hüseyin Çağlayan Londra’da çok başarılı. Bora Aksu benim İzmir’den tanıdığım çok yakın arkadaşım. Hepimiz ortak bir amaca hizmet ediyoruz. Markalarımızı yönetiyoruz birçok arkadaşımın ismini sayabilirim bu konuda.

Celal Bayrak: Genç tasarımcılardan beğendiğiniz isimler var mı?

Erol Albayrak: Gül Ağış’ı,Özgür Masur’u, Simay Bülbül’ü beğeniyorum. Simay’ın deri kullanması çok cesur bir tavır çünkü herkes deri yapamaz. Ben koleksiyonlarda deri çalışıyorum ama kumaşa benzemiyor. Onu çok farklı bir noktada tutuyorum.

Celal Bayrak: Çalıştığınız mankenler koleksiyonlara göre değişiyor mu?

Erol Albayrak: Koleksiyona göre değişir ama bizim kafamızda hep bir portre vardır. Şu ya da bu diye hiçbir zaman ayırmadım.

Celal Bayrak: Ama bir Erol Albayrak kadını vardır.

Erol Albayrak: Korseleri sever, sıkı giyinmeyi sever, rengi sever ama detayları olur. Dönem dönem hüzünlüdür siyahı da tercih edebilir.

Tuğçe KazazCelal Bayrak: Moda çekimlerinizde neden Tuğçe Kazaz’ı tercih ediyorsunuz?

Erol Albayrak: Projeleri çok iyi algılıyor. Bu yüzden moda çekimlerimizi onunla yapmayı tercih ediyoruz.

Celal Bayrak: Sinema koleksiyonunda da beraber çalıştınız.

Erol Albayrak: Sinema Koleksiyonunda 1920’lerin kadınlarını sinema konsepti çerçevesinde anlatıyorduk ama kadınlarımız 20ler 30lar 40lar la bir skala içindeydi. Tuğçe’ye projeyi anlattık. Duruşunda ve bakışında o dönemki kadınları yaşadı.

Celal Bayrak: Sinema Koleksiyonu fikri nasıl ortaya çıktı?

Erol Albayrak: Karpuz kolu özlersin o gelir, geçmişe dönersin. Moda zaman zaman kendi egolarımızı da kattığımız bir şeydir. Projeleri hazırlarken de 3 sene önce keşke sinemayla ilgili bir çalışma yapsak diyordum. Sinema kostüm ödülleriyle modayı zaten çok önemsiyordu. Defile öncesinde moda çekimlerini yaptık ve olay basına yansıdı.

Celal Bayrak: Altın Portakal’la projeniz birleşmesi nasıl oldu?

Erol Albayrak: Altın Portakal projeyi okudu ve çok uyuyoruz burada yapar mısınız dediler. O şekilde başladı ve geleneksel hale geldi.2011’de de ordaydık.

Celal Bayrak: 2011’deki Discoteque temanızdan bahsedelim biraz da…

Erol Albayrak: Onlar 80’leri anlatıyorlardı ve çok güzel örtüştü. Koleksiyonumuzu hazırlayıp oraya getirdik. Dünya’nın en eski 3.film festivali ve orada keyifli çalışmalar yapılıyor. Ekipler çok güzel ağırlanıyor. Show TV’de “Bugün Ne Giysem” galasında küçük bir parçasını sunduk.

Celal Bayrak: Bugün Ne Giysem programı hakkında ne düşünüyorsunuz?Erol Albayrak

Erol Albayrak: Televizyon sihirli bir kutu. Programın içeriğinin aslında eğitici tarafı çok... Bunu kabul etmek lazım. Bir kere Uğurkan Erez faktörü var. Ivana çok zevkli bir kadın. Hakan işini bilen bir insan. Nur Yerlitaş keza öyle.

Celal Bayrak: Nur Yerlitaş’ı nasıl konumlandırıyorsunuz?

Erol Albayrak: O daha farklı bir segmentte. Çok iyi bir kostüm tasarımcısıdır.

Celal Bayrak: Programı izliyor musunuz?

Erol Albayrak: Programı dönem dönem izliyorum çünkü çok sevdiğim arkadaşlarım programın içinde yer alıyor, bana da bir teklif geldi ve eğlenceli bir çalışma olacağını düşündüğüm için kabul ettim ve güzel bir çalışma ortaya çıktı.

Celal Bayrak: Televizyonda moda ile ilgili nasıl bir program görmek istersiniz?

Erol Albayrak: Tüm bunların yanında ciddi anlamda modayı gösteren, sergileyen, tasarımcı kimlikleri oluşturan programlar yok. Böyle bir eksiklik var.

Celal Bayrak: Bir ara vardı değil mi, yapıldı bu tarz programlar?

Erol Albayrak: Çok güzel programlar vardı. Sadece bu tür programlara modanın adapte edilmesi kötü bir durum.

Celal Bayrak: Koleksiyon hazırlık süreçlerinizden bahsedersek…

Erol AlbayrakErol Albayrak: Bir koleksiyonun hazırlık süreci minimum 3 aydır.3 ay boyunca koleksiyona adapte oluyorsunuz.

Celal Bayrak: Şimdiki koleksiyondan bahsedersek…

Erol Albayrak: Koleksiyonun etnik bir teması var ama belirli detaylarda var. Kumaşlarımızın bir kısmı basıldı. Kumaşlarda desen detaylarında etnik bir vurgu var. Afrika Asya karması zaten 2013 trendleri de onu veriyor.

Celal Bayrak: Sosyal faktörler tasarımcıları etkiler mi?

Erol Albayrak: Geçtiğimiz yıl Arap baharı, Afrika’da açlık kısacası sosyal sistem modayı ve tasarımcıyı etkiler. Trendler hep bu şekilde kurulmuştur.

Celal Bayrak: O yüzden mi bu karmayı ele almak istediniz?

Erol Albayrak: Sonuçta tüm kültürler zincirleme bir reaksiyon gibidir. Hepsi birbiri ile kardeştir, bir tek araya sınırlar çizilmiştir. O karmaşayı çok iyi bir şekilde görüp yakalarsanız şıklığı çok rahat yakalarsınız.

Celal Bayrak: Ve şuan onun savaşını veriyorsunuz…

Erol Albayrak: Aslında zor bir konu seçtim. Ama benim yakın olduğum bir konu. Çünkü cemil Bey’den birçok öngörüyü aldım ama onu giyilebilir ve ultra giyilebilir bir iş kadınının giyebileceği bir hale getirmek konusunda bir çaba sarf ediyorum.

Celal Bayrak: Renkli bir koleksiyon mu göreceğiz?

Erol Albayrak: Çok renkliliği sevdiğim için öyle tek renk yapmıyorum. Ben renkli çıkmak istiyorum çünkü renklilik benim yapımda var.

Celal Bayrak: İş kadınından yola çıkarsak ne kadar renkli olmalı?

Erol Albayrak: Hazır giyimde sınırları çok iyi kurgulamak gerekiyor. Hani bir iş kadını yapıyorsanız çok renkli olmamalı. Kadın bunu üstünde taşımayı tercih etmiyor yüzden hafif dozlarda renkler katarak biraz daha nötr renkler ile hazırlıyoruz. Güzel bir şeylerin çıkacağını umut ediyorum.

Celal Bayrak: Defile tarihi nedir?Erol Albayrak

Erol Albayrak: İstanbul Fashion Week kapsamında 10 Şubatta saat 16.00’da,bekleriz.

Celal Bayrak: Erol Albayrak’ın ekibine girmek zor mudur?

Erol Albayrak: Bu işi gerçekten sevmeli ve gelip geçici bir heves olmamalı. Saygılı, enerji dolu olması ve aramızdaki uyum çok önemlidir. Belirli okullarımızdan öğrenciler var. Elimden geldiğince onları firmalarda konumlandırmak için destek olmaya çalışıyorum. Böyle durumlarda özgeçmişlerinde bizleri referans gösterebilmeleri çok önemli diye düşünüyorum.

Celal Bayrak: Bu yoğunlukta ara ara tatil kaçamakları var mı?

Erol Albayrak: Maalesef. Biz durursak herkes duruyor. Sürekli bir takım sorular sormak durumundalar ve atölyede işin başında durmamız gerekiyor. Hani gideyim de bir tatil yapayım deme lüksümüz yok. Oturduğum bölge benim için hem işimin hem de tatilimin bölgesi.

Celal Bayrak: İş dışında nelerden keyif alıyorsunuz?

Erol Albayrak: Tek kelimeyle sinema…

Celal Bayrak: Bu yoğunlukta arkadaşlarınıza vakit ayırabiliyor musunuz?

Erol Albayrak: Birkaç arkadaşımla toplanıp Atiye Sokak’ta bir restoranda yemek yiyebiliyoruz. Onun dışında mümkünse onlar bana gelir. Aynı zamanda işimi yapmam gerekiyor. Onun dışında Uğurkan Erez’le nargile keyfimiz var. Yaklaşık 14 yıldır tanışıyoruz ve benim için çok önemli bir insan. O televizyondan fırsat buldukça buluşuyoruz, boğazı görüyorum ve tüm stresimizi atıyoruz.

Erol Albayrak

Celal Bayrak: Hakkınızdaki eleştirilere ne diyorsunuz?

Erol Albayrak: Yurtdışında bu iş çok saygı görüyor. Ben bunu Hadise’nin Türkiye’ye gelmeden önce Belçika Müzik listelerinde birinci olmasına sevinip, kendi ülkesine gelince yerin dibine sokulmasını benzetiyorum. Meyve veren ağaç taşlanır. Hakkımdaki eleştirileri umursamıyorum. Eleştiride belli bir seviyeyi aşmamak lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder